Nigiz Psikolojik Danışmanlık & Rehabilitasyon Merkezi

BATIKENT ANKARA PSİKOLOG – PEDAGOG DANIŞMANLIK MERKEZİ OLARAK SİZE İLİŞKİDE ŞİDDET HAKKINDA YANLIŞ BİLİNEN GERÇEKLERİ AÇIKLIYORUZ

Merhaba değerli okuyucularımız bu yazımız da sizlere Batıkent Ankara psikolog pedagog danışmanlık merkezi olarak ilişkide şiddet hakkında yanlış bilinen gerçekleri açıklamaya ve sizi bu konuda detaylı bir biçimde aydınlatmaya çalışacağız.

Sizin de kendinizden kaynaklı veya karşı cinsten kaynaklı ilişkiniz içerisinde şiddet problemleri gibi şikayetleriniz bulunuyorsa size Batıkent Ankara psikolog – pedagog danışmanlık merkezi olarak en iyi şekilde yardımcı olabiliriz.

Şimdi sizlere ilişkide şiddet hakkında yanlış bilinen gerçekleri detaylıca anlatmaya başlayalım.

İLİŞKİDE ŞİDDETLE İLGİLİ DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

Her gün yeni bir evlilik ya da ilişki içi şiddet vakasına, tv ve medya vesilesiyle şahit oluyoruz.

Çoğunlukla da bir eşin, diğer eşe yani erkeğin hanıma uyguladığı şiddeti duyuyoruz.

Şimdi akla şöyle bir soru gelebilir, acaba ilişki içierisinde ki şiddetle ilgili bildiğimiz bazı bilgiler ne kadar gerçek?

Araştırmalara göre şiddetle ilgili doğru bilinen hatalar neler? İlişkide şiddeti inceliyoruz!

HER İNSAN ŞİDDET UYGULAMAYA DOĞASI GEREĞİ YATKINDIR

Erkekler ve kadınların ilişkide uyguladığı şiddet miktarını ölçmek için bir araştırma yürüten sosyologlar Straus ve Gelles’in yaptığı araştırmaya gore adamın ve kadının şiddetli davranışlarda bulunma sıklığı aynıydı.

Ancak New York üniversitesinden Dr. Vivian ve arkadaşlarının yaptığı bir başka önemli çalışmada adam şiddeti hanım şiddetine bakılırsa çok daha fazla oranda yıptratıcı ve çok daha zarar vericiydi.

Partnerleri olan erkekler tarafından şiddete uğrayan kadınlar yaralanıyor ve dövüldükten sonra tıbbi müdahaleye maalesef ihtiyaç duyuyordu.

İlişkideki şiddet erkeklerin değil fakat daha çok kadınların ölümü ile neticelenebiliyordu.
Yetişkin erkeklerin, kadınlardan fizyolojik olarak daha güçlü olduğu ve erkeklerin şiddetinin yıkıcı sonuçları göz önüne alındığında kadınların erkeklere şiddet uygulamasının ne kadar zor olduğunu anlayabiliriz.

Hatta sanırım çoğumuz “hanımlar da erkeklere şiddet uygular” savının hayal edemeyecek kadar yanlış olduğunu biliyoruz.

Ayrıca hanımlar tarafından uygulanan şiddetin genellikle hanımın kendini savunmak ve korumak amacı ile karşılık vermek üzerine olduğunu biliyoruz.

Dolayısıyla sayıca çok olması bakımından eşit gibi görünse de bütün heteroseksüel ilişkilerde şiddet varsa, bu çoğunlukla erkeğin kadına uyguladığı bir davranış biçimidir desek yanlış demiş olmayız kanaatindeyiz.

İLİŞKİDEKİ ŞİDDET MADDE VE ALKOL KULLANIMINDAN KAYNAKLANIR

Alkol ve madde kullanımı olduğunda, ilişkide daha çok şiddet olduğuna dair çalışmalar bulunmaktadır.

Ancak bu çalışmaların hiç biri alkol yahut maddenin şiddetinin nedeni olduğunu kanıtlayamamıştır.

Şiddet uygulayan bireylerin hemen hemen büyük çoğunluğunun alkol ve madde kullanımına eğilimi olduğu da söylenebilir.

Pek çok kadın eşinin alkol ve madde bağımlılığı sorunu tedavi edilirse şiddetin ortadan kalkacağını hayal eder.

Bir ihtimal bu eşlerin bazılarında tedaviden sonra şiddetin son bulması gerçekleşebilir.

Ama bunu genelleyemeyiz. Madde, alkol ve şiddet arasındaki ilişki fazlaca karmaşıktır.

İlk olarak şiddet uygulayan kişilerin bazıları madde veya alkol kullanırken bazıları hiç bir şekilde kullanmamaktadır.

Şiddet gösterenlerin alkol veya madde kullananları her zaman bu etki altında şiddet göstermez.

Burada yoğun alkol ya da madde kullanımı sebebiyle zihin durumunda bir transformasyon ve saldırgana dönüşme halinden söz edeceksek de bu bir azınlık için geçerli olabilir.

Toplumda yaşanan şiddet olaylarının genelinde alkol ve madde kullanımı öne sürülüyor olması şiddeti makul göstermek için bir bahane olarak da görülebilir.

ŞİDDET TATBİK EDEN EŞ ÖFKESİNİ DENETLEYEMEZ

Tamamımız yaptığımız davranışların bugün veya geçmişte çevremizden kaynaklanan vakaların neden olduğu gönüllü davranışlardan oluştuğunu düşünürüz.

Bu tür davranışlar gönüllü diye adlandırılan bir davranış türü ve seçim sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Birden fazla seçenek karşınızda olabilir sizde içinden birini seçer ve öyle davranırsınız.

Az rastlanan şiddet vakalarında örneğin bazen geçici lob epilepsisi rahatsızlığının şiddetli davranışı tetiklediğide görülmüştür.

Yahut bazı vakalarda şiddetin başlangıcında bir dürtü denetim sorunu ve kontrol edilememe olabilir.

Sadece vakaların büyük çoğunluğunda şiddet gönüllü olarak seçilen bir davranıştır.

Psikolog Dutton saldırı ve şiddet gösteren bireylerin o anlarında anormal derecede saldırganlaştıklarını “disasosiye olduğunu” ve saldırı esnasında üst bilinç düzeylerinin değiştirdiğini ve sıklıkla saldırı ve şiddet anını hatırlamadıklarını önemle belirtmiştir.

Bu da gene çok azca bir kesime aittir.

İlişki içi şiddet vakalarının çoğunluğunda erkek şiddeti bilinçsel olarak hatırlamakta ancak ya önemini küçümsemekte veya sorumluluğunu almaktan kaçınmaktadırlar.

Geniş bir kesimin şiddet gösterdiğini inkar etmekte ve bunu örtmek için yalan söylemektedir.

Sonuç olarak şiddet vakalarının çoğunda bunun seçilen bir davranış bulunduğunu ve kontrol sorunu olmadığını söyleyebiliriz.

ŞİDDET KENDİLİĞİNDEN BİTER

Şiddet nadiren kendiliğinden biter. Gottman’ın yaptığı çalışmada adamların şiddet gösterme sıklığının zamanla düştüğü ancak asla bir süre geçsede sonlanmadığı görülmüştür.

Seyrek olarak sona erdiği durumlarda ise duygusal istismar özellikle tehdit etme, korkutma ve kontrol altına alma asla bitmez. Bu mevzu önemlidir.

Çünkü pek çok araştırmacı yalnızca fizyolojik şiddeti dikkate alır.

Sadece bir kere bile fiziksel şiddet yaşandı ise arkasından gelecek her türlü duygusal şiddet söylemi (tehdit, hakaret, korkutma) fizyolojik şiddetle aynı etkiyi sağlar.

Eşlerini şiddetle korkutarak ve sindirerek kontrol altına almak koşulu ile onun boyun eğmesini maalesef bir süre sonra sağlarlar.

Duygusal şiddet bizlere fiziksel şiddet orada olmamasına karşın oradaymışçasına bir etki yarattığını gösterir.

Çeşitli vakalarda suç işleme riskine girmeden şu demek oluyor ki karısına fizyolojik zarar vermeden fakat duygusal şiddet ile aynı tesir sağlandığı görülür.

Fizyolojik şiddet kadar yaralayıcı ama onun kadar suç değildir?

KADINLAR ERKEKLERİ PROVOKE EDER VE ŞİDDETLE SONUÇLANIR

Bu yanlış informasyon şiddet uygulayanların çoğu tarafından, camianın pek çok kesiminde hatta bazı uzmanlar tarafından kabul gören bir bilgidir.

Bu araştırmalarla belli açılardan ters düşer.
Örneğin, adam çoğu zaman kadının ne söylediğinden ya da ne icra ettiğinden bağlamsız olarak şiddet uygulamaktadır.

Çalıştığı iş yerinde, iş vereniyle bir sıkıntı ve problem yaşayan adam da gelip eve eşine maalesef şiddet uygulayabilmektedir.

Bazı vakalarda erkeklerin eşi bu şekilde dediği için şiddet gösterdiğini söylemiş olduğunu görürüz.

Çoğunlukla böyle durumlarda ve ilişkilerde kendilerini hatalı bularak suçlayan ve sorumluluk almaya çalışan kadınlara da çok sık rastlanır.

“Dayak yedim ama bende onu bayağı zorladım, daha iyi konuşmalıydım” gibi.

Ne kadar dikkat ederlerse etsinler hiçbir vakit bu daha iyi konuşma becerisine ulaşamazlar.

Çünkü şiddet kadının ne söylediğinden bağlamsız bir şekilde oradadır.

Tahrik etme, kışkırtma kelimesi ile ima edilen provakasyon, kadının kendi eliyle yaptığının sonucuna katlanması durumudur.

Hanımlar kötü bir şey söylediğinde ve erkekler bundan tetiklendiğinde kendilerini istedikleri gibi savunabilirler; eşlerine durmalarını söyleyebilirler, ortamı terk edebilirler, bağırabilirler fakat bunların hiç birini değil de şiddeti seçiyorlarsa bu kadından kaynaklı değil şiddeti gösteren erkeğin sorumluluğundadır.

ŞİDDETE UĞRAYAN KADINLAR GERÇEKÇİ BAKILACAK OLURSA MAALESEF O İLİŞKİDE KALMAYI TERCİH ETTİKLERİ İÇİN ÇILGIN OLMALILAR

Bu yanlış belki de doğru çünkü istatistikler normal ilişkilerin ilk 5 senede %50 sinin boşanma ile netice aldığını gösterirken, şiddet içeren evliliklerin yalnızca %38’i boşanma ile neticeleniyor.

Bu hanımlar neden ayrılamıyorlar?
Sebeplerin en başında gelen sorun ekonomik mi yoksa şiddet görmekten hoşlanıyorlar mı?

Tabiki Hayır. İstismar olan bir evlilikten yahut ilişkiden kurtulmak sandığınız kadar basit değildir.

Genellikle kadınların en çok karşılaşılan korku biçimi terk edilmek ve şiddet gösteren erkeklerden tümüyle ayrılmak riskidir diyebiliriz.

Bu ilişkilerde ayrılmakla ayrılmış sayılmayabilirsiniz.

Bir öteki sebep çocukları varsa ve ekonomik olarak eşlerine bağlı iseler, kadınların pek çoğu ayrılmayı göze alamayabilir.

Öteki bir neden uzun bir süre fizyolojik ve duygusal olarak denetim altına alınmış ve sindirilmiş bir kadın yanlış bir inançla eşine ihtiyaç duyduğunu ve ondan kopamayacağını düşünebilir.

Bir diğer nedeni ise bir çok istismar, şiddet, savaş mağduru benzer biçimde şiddet gören hanımda travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor olabilir.

Belirtileri, depresyon, kaygı, karabasan görmek, dünyaya karşı duyarsız olmak vb. şeklinde olan bu hastalık ile ilişkiden çıkıvermek basit değildir.

Bir diğer sebep ise hanımların eşlerini sevmeleri ve eşlerinin günün birinde düzelecekleri imgesi ile yaşamalarıdır.

SONUÇ OLARAK KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN SEBEBİ NEDİR?

Herkes bu probleminin yanıtını arıyor.

Şüphesiz tek bir cevabı yok. Belki de cevabını asla bulamayacağız.

Belki tarih, politik ve sosyoekonomik dinamikler kadınlara yönelik şiddeti bu kadar yaygın kıldı.

Fakirlik, ataerkillik, kadın-erkek ilişkisi ne dersek diyelim yine de tüm erkekler şiddet göstermiyor ve şiddet olan ilişkilerde şiddet gösteren adamın ve bu durumunun her şeyden bağımsız çok yönlü özellikleri vardır.

Bir Psikoloğa mı İhtiyacınız Var ?

Bizi iletişim numaramızdan arayarak ulaşabilir ve sormak istediklerinizi hiç  çekinmeden bizlere sorabilirsiniz.

Ankara Psikolog, Psikolojik Pedagog Merkezi Olarak Sizin Yanınızdayız…